İktidar Uygur kardeşlerimizi Çin ile yaptığı ticaret için siyasi ilişkileri için satmış durumda!

 

ÖFG TV-ANKARA Çin Büyükelçiliği önündeyiz. Uygur kardeşlerimiz protesto gösterileri yapıyorlar. Onlarla beraberiz ve onlarla konuşacağız. Uygur kardeşlerimiz İstanbul Çin Başkonsolosluğu önünde de eylem yapmıştı ve biz onların o zaman da yanındaydık şimdi de Çin Büyükelçiliği önündeler ve yine onlarla beraberiz onlarla son durumu konuşmak istiyoruz.

Bildiğiniz gibi iktidar Uygur kardeşlerimizi Çin ile yaptığı ticaret için siyasi ilişkileri için satmış durumda! AK Parti ve MHP’li bir vekil burada göremiyoruz ve biz Halkların Demokratik Partisi olarak, Halkların kardeşliğine inanan bir parti olarak burada Uygur kardeşlerimiz ile beraberiz ve onların sorunlarını dinleyeceğiz. Gelin onlarla konuşalım!

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Çin Başkonsolosluğu önünde dilekçe vermiştiniz, o dilekçelerin bir sonucunu alamadınız mı?

Medine Nazmi: Dilekçelerimizi biz hazırlayıp götürdük ancak onlar kabul etmediler!

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Oradaki direnişiniz 20 gün kadar sürdü, bitirdiniz. Dilekçe verince size cevap verenecek denildi ama herhalde samimi değildiler.

Dilekçelerimizi kabul edeceklerini söylemişlerdi ancak biz dilekçelerimizi hazırlayıp konsolosluğun önüne götürdüğümüz zaman dilekçeleri almayı reddettiler

Medine Nazmi: Bize öyle demişlerdi. Dilekçelerimizi kabul edeceklerini söylemişlerdi ancak biz dilekçelerimizi hazırlayıp konsolosluğun önüne götürdüğümüz zaman dilekçeleri almayı reddettiler ve orada da Sarıyer bölgesinde eylem yapılmasının yasak olduğundan dolayı biz Ankara’ya geldik.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: İstanbul’da yapılanın bir kandırmaca olduğunu gördünüz sanırım.

Medine Nazmi: Biliyorsunuz Çin hep yalan söylüyor, hep sahtekarlık yapıyor. Aslında eğer gerçekten de öyle olsaydı, devlet gibi davransaydı, kendisi söz verdi dilekçelerimizi kabul edeceğine ve o sözü tutup bizim dilekçelerimizi alsaydı ve ona bir çözüm bulsaydı daha iyi olurdu ama yine sözünü tutmadı biz de kendimizi insanlık görevimizi, bir ablalık görevi yapmak kardeşimi kurtarmak için buradayım.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bir daha anlatın, İstanbul’da bana anlatmıştınız, bir daha Ankara’da da anlatın ne oldu kardeşinize?

Kardeşimin sesini duymayalı 4 sene oldu. Kardeşimin minik kızı annesinden ayrı senelerdir ayrı kalıyor. En acı olan kardeşim anneme bakmak için memleketimize gitmişti.

Medine Nazmi: Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Uygur Türkü Medine Nazmi, gördüğünüz fotoğraftaki benim kız kardeşim Mevlüde Hilal, 34 yaşında bir çocuk annesi. İstanbul Üniversitesi İşletme bölümünden mezun olan, eğitimli bir hanımefendi. Çin’in o toplama kamplarındaki işkence dolu eğitimlerine hiçbir ihtiyacı yok. Aynı zamanda kendisi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Kardeşim 2017’nin sonlarında toplama kampına alınmış olup Mayıs 2019’da serbest bırakılmış olsa da 12 Haziran 2019’da Türkiye’de okudu. Türkiye’de yaşadığı için tekrardan tutuklanmış ve o günden bu yana kendisinden haber alamıyorum. Zaten kardeşimin sesini duymayalı 4 sene oldu. Kardeşimin minik kızı annesinden ayrı senelerdir ayrı kalıyor. En acı olan kardeşim anneme bakmak için memleketimize gitmişti. Onun bakmak için gittiği annem vefat etmiş. Kardeşimin bundan haberinin yok olduğuna eminim. Ben ise bir evlat olarak anneme bir taze çorba uzatamadım. Annemden helallik alamadım. Bu acıları yaşarken artık benim dayanılacak gücüm kalmadı, Çin’in kapısına dayandım ve kardeşimi serbest bırakmadan buradan gitmeye hiç niyetim yok!

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Allah yardımcınız olsun. Biz sonuç almanız için elimizden geleni yapıyoruz. Elimizden gelen gündemi yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz inşallah.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Merhaba Cevlan nasılsın? Cevlan Şir Mehmet bana da başvuru yapmış bir kardeşimiz. Soru önergesi ile Bakanlığa durumunu sordum. Annesi Suriye Tursun şu an Çin toplama kampında mı zindanda mı bilemiyoruz bir daha izleyenlerimize durumu anlatalım Cevlan.

Mısır’dayken Çin’e karşı örgütlerle temasa geçtiğimden dolayı annemin şu anda cezaevinde olduğunu söyledi ancak ben hiçbir zaman Mısır’a gitmedim, benim tüm uluslararası seyahatim sadece Türkiye ve Çin arasında oldu

Cevlan Şir Mehmet: Annem Suriye Tursun kendisi 56 yaşında, bu sene 57 yaşında olacak devlet memuruydu, emekli olmak üzereydi. Ailem; babam, annem, kardeşim toplama kampına götürülmüş. Ben 2 sene geçince öğrendim. 2018 ocak ayında en son ailemle iletişime geçmiştim. 2019 Aralık’a kadar onlardan hiçbir haber alamadım. 2019 Aralık’ta babam, annemin ve kardeşimin toplama kampına götürüldüğümü bunun nedeninin benim Türkiye’de okuduğum olduğunu öğrendim. Daha sonra babam ile kardeşimin bırakıldığını, babamın sağlık durumunun iyi olmadığını bana ilettiler. Annemin Türkiye’ye gelip beni ve okuduğum üniversiteyi ziyaret ettiğinden dolayı hapse gönderildiğini öğrendim. Ben sonrasında Çin Konsolosluğu’na gittim ailem hakkında bir bilgi alabilmek için hiçbir bana yanıt verilmedi, tam tersi Aralık ayı geçince beni tehdit ederek babamın ve kardeşimin benimle iletişim kurmak istemediğini, annemin de benim Mısır’dayken Çin’e karşı örgütlerle temasa geçtiğimden dolayı annemin şu anda cezaevinde olduğunu söyledi ancak ben hiçbir zaman Mısır’a gitmedim, benim tüm uluslararası seyahatim sadece Türkiye ve Çin arasında oldu, Türkiye’ye okumak için geldim ve Türkiye’de okuduğum İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk fakültesinden mezun oldum, sonrasında Türkiye’de iş ile uğraşıyorum. Çin bana iftira atarak, aynı zamanda iftira ile ailemi de cezalandırarak ben şu anda ailemle iletişim kuramıyorum. Defalarca Çin Konsolosluğu’na gittim, Çin Büyükelçiliği’ne yazı yazdım, gerekli uluslararası kuruluşlara iletişime geçtim yardımcı olabilmesi için, annemin serbest bırakılması için gerekli girişimlere girilmesi için herkes elinden gelen çabayı gösterdi ancak Çin rejimi: “Cevlan Çin vatandaşıdır, annesi de Çin vatandaşıdır biz size bilgi veremeyiz, kendisi gelsin bizim Türkiye’de ki dış temsilciliğimize gelsin oradan cevap alabilir.” Dedi, biz zaten İstanbul’da aynı şekilde nöbetimizi devam etmiştik, dilekçe vermek üzere orada devam etmiştik, hepimizin elinde dilekçe vardı, kendisi dilekçemizi alacağına dair söz verdi ancak yine dilekçemizi kabul etmedi, az önce Medine hanımında dediği gibi artık dilekçe diye bir şey yok Çin ailemizi serbest bırakana kadar biz burada nöbetimize devam edeceğiz. Biz çeşitli yollarla, kendi çabamızla, kendi sesimizi duyurmaya devam edeceğiz. Çin zaten bizim ailemizin kim olduğunu çok iyi biliyor, beni arayıp tehdit edebiliyorken, ailemin kim olduğunu ve hepimizin ailesinin kim olduğunu çok iyi biliyor o yüzden dilekçeninde gereği yok, zaten bizim dilekçemizde istediğimiz talepler de tüm sosyal medyalarda paylaştık, haber ajanslarında verdik, orada net bilgi var ne istediğimizin ve ailemizin kim olduğunu. Onlar için dilekçeye gerek yok, onlar serbest bırakılana kadar mücadelemize devam edeceğiz.

Cevlan Şir Mehmet kardeşimiz için biz Dışişleri Bakanlığı’na soru önergesi verdik ve Dışişleri Bakanlığı bize: “Suriye Tursun Çin vatandaşı o yüzden biz bu konu ile ilgilenemiyoruz, Türk vatandaşı olsaydık ilgilenirdik.” diye cevap verdi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Cevlan Şir Mehmet kardeşimiz için biz Dışişleri Bakanlığı’na soru önergesi verdik ve Dışişleri Bakanlığı bize: “Suriye Tursun Çin vatandaşı o yüzden biz bu konu ile ilgilenemiyoruz, Türk vatandaşı olsaydık ilgilenirdik.” Diye cevap verdi. Oysa biz burada kardeşlerimiz ile konuştuğumuz zaman Türk vatandaşı olan Uygur kardeşlerimizin de sorunlarının halledilmediğini, Dışişleri Bakanlığı’nın bu konuda bir girişimde bulunmadığını öğrendik, iktidar bu noktada bahanelere, mazeretlere sığınıyor ve gerekeni yapmıyor! İktisadi olarak Çin ile olan ilişkiler var, siyasi ilişkiler var ve bu ilişkiler uğruna Uygur kardeşlerimiz bu mağduriyeti yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde 20 güne yakın İstanbul Çin Başkonsolosluğu önünde beklediler ve dilekçeleri alınarak güya işleri yapılacaktı, kandırıldılar. Şu anda buna boyun eğmediler ve Ankara Çin Büyükelçiliği önündeler. Sonuna kadar direnecekler, biz de sonuna kadar onların yanındayız çünkü bu mesele Türkiye iktidarı tarafından görmezden gelinse de dünya Uygur kardeşlerimze yapılanı konuşuyor. Dünya Çin’in yaptığı soykırımı konuşuyor, dünya Çin’in toplama kamplarında kadınlara yaptığı tecavüzleri konuşuyor. Daha 2 gün önce BBC’de yayınlanan bir haber gerçekten kanımızı dondurdu, tüylerimiz ürpertti, toplama kamplarında kadınlara yönelik tecavüzler, iğrenç hadiseler ve korkunç fiilleri anlatıyordu bu haber, BBC Haber Ajansı şöyle bir not düşmüştü: “Öylesine dehşet veren anlatımlar var ki biz bazılarını yayınlayamıyoruz. O kadar utanç veren korkunç işkenceler, eziyetler, tecavüzler var ki bazılarını yayınlayamıyoruz.” Diye not düşmüştü habere siz de görmüşsünüzdür. Gerçekten çok korkunçtu bu. Anneniz toplama kampında mı yoksa zindanda mı?

Cevlan Şir Mehmet: Hiç bilmiyorum, bana bununla ilgili hiç haber vermediler.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki bu haberi de görmüşsünüzdür, toplama kamplarındaki tecavüzler, korkunç işkenceler bu konuda ne diyeceksiniz?

Cevlan Şir Mehmet: Çin bunun hesabını ödeyecektir!

Yastığa başımı rahat koyamıyorum. Oradaki bacılarımızın onurları ayaklar altına alınırken, biz insanlık görevimizi, kardeşlik görevimizi yapmak için buradayız. Bizim davamız partiler üstü bir davadır! Bu insanlık davasıdır!

Medine Nazmi: Ondan değil, bana sormanız gerekiyor. Bir hanımefendi olarak ben BBC’de o haberi okuduğum zaman gerçekten boğazımdan hiçbir şey geçmedi. Yastığa başımı rahat koyamıyorum. Oradaki bacılarımızın onurları ayaklar altına alınırken, biz insanlık görevimizi, kardeşlik görevimizi yapmak için buradayız. Bizim davamız partiler üstü bir davadır! Bu insanlık davasıdır! Oradaki hanımefendiler insandır eğer insan, kendini insan yerine koyan, vicdanı olan herkesin bu zulme dur demesi gerekiyor! Bugün bizim başımıza gelenleri biz zaten hep diyoruz: “Allah düşmanımıza da vermesin.” diye ama ben size de, hepinize sesleniyorum, tüm dünyaya sesleniyorum. Çin böyle giderse bizim başımıza gelenler, gelecekte başka bir milletin ya da başka bir insanların başına gelebilir! Bugün buna engel olmazsanız ileride belki de bizim evlatlarımız, burada büyüyen evlatlarımız ya da başka ülkelerde büyüyen evlatlarımızın başına gelebilir. Yapmayın! Bu kadar insanlık dışı zulüm yapılırken, sizlerin bütün dünyanın, tüm dünya liderlerinin bu zulme dur demesi gerekiyor. Ben gerçekten bu konu açıldığında artık dayanamıyorum. Benim kardeşim de bayandır, onun başına bunlar geldi diye düşünüyorum ve korkuyorum. Bu kadar bizi Çin zulmüne bırakmayın! Bizim artık dayanacak gücümüz kalmadı! Benim de burada kendi hayatım var ama ben burada kendi hayatımı unuttum çünkü o oradayken ben kendi hayatımı yaşayamam! Yastığa başımı rahatça koyamam! Lütfen bütün buradan tüm milletvekillerimize, devletimize, Dışişleri Bakanlığımıza sesleniyorum. Sizlerin çaba gösterdiğinizi biliyorum ancak bu çaba artık yetmiyor! Daha da çaba göstermeniz, somut adımlar atmanızı talep ediyorum!

Toplama kamplarında bizim bildiğimiz 3 milyona yakın Uygur kardeşimiz var.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Uygur kardeşlerimizin iktidara önemli mesajları var! Bu halde bırakılmaması gerektiği ve bu katliama, bu soykırıma sessiz kalınmaması gerektiğini söylüyorlar. Çok haklılar ve çok şey yapılması gerekiyor. Tüm dünya bu konuda ayakta ama maalesef Türkiye’den önemli bir siyasi çıkış görmüyoruz. Dünyanın önemli bir baskısının olması lazım. Evet Çin güçlü bir ülke, zengin bir ülke, zulmeden bir ülke ama insanlık suçları işliyorlar, soykırım suçu işliyorlar, toplama kamplarında bizim bildiğimiz 3 milyona yakın Uygur kardeşimiz var. Zindanlarda yüzbinlerce kişi var ve insan haklarına tamamen aykırı bir polis devleti uygulaması ile Çin zindanlarında korkunç ihlallere imza atılıyor. Diğer kardeşlerimiz ile de konuşalım.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sizi tanıyalım. Kendinizi tanıtın.

Rabi Gül: Ben Ankara Hacettepe Üniversitesi’nde doktora öğrencisiyim. Bu benim annem. Annem 2017 24 Mart babam ve kardeşimin birlikte evden alınıp, 1 sene hiçbir gerekçe gösterilmeden hapiste kalmış ve bu da 2018 annemin bir günlük izninde kardeşimin düğüne katılmak için geldiği ve çektirdiği fotoğraf. Fotoğrafta annemin saçları kazınmış ve peruk takmıştı ve o günden itibaren annemden hiçbir şekilde haber alamıyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Niye kazınmıştı.

Annem 2017’den beri kayıp! Ben Çin vatandaşıyım ama 3 sene annem, babam tutuklandıktan sonra Çin’li polisler beni sürekli arayıp, beni susturmak için sürekli tehdit ediyordu dışarıda kalan kardeşlerim ile bahane edip

Rabi Gül: Hapiste kazınmıştı. Babam 2018 Temmuz ayında eve bastonlu döndü. Bu da benim sınıf arkadaşım, Çin Merkezi Milletler Üniversitesi’nde 5 sene bir sınıfta okuduk. En son 2016 Aralık ayında bana uzun süreli bir eğitime gidiyorum diye mesaj yazdı ve Wechat üzerinden sildi. O günden bugüne hiçbir şekilde haber yok, en son aldığım habere göre 17 senelik hapis cezası verilmiş. Suçunun ne olduğunu bilmiyorum, 2 tane çocuğu var onların da ne durumda olduklarını bilmiyorum. Annem 2017’den beri kayıp! Ben Çin vatandaşıyım ama 3 sene annem, babam tutuklandıktan sonra Çin’li polisler beni sürekli arayıp, beni susturmak için sürekli tehdit ediyordu dışarıda kalan kardeşlerim ile bahane edip. Ben de 2.5 sene susmak zorunda kaldım, 2019 Haziran ayında benim Çin pasaportumun süresi bitti ve ben ailemin durumunu da getirerek Çin Büyükelçiliği’ne başvuru yaptım. Onlar benim beklememi istediler, 1.5 sene bekledim, en son 2020 Eylül ayında babamı aratıp babam ile beni tehdit ettiler. Benim sosyal medyalarda yaptığım paylaşımların Çin’e aykırı olduğunu, devletin yasalarına karşı geldiğimi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sizi oradan takip ediyorlarmış.

Rabi Gül: Sürekli takip ve tehdit ediyorlar. Ansızın kardeşim İstanbul’da beklerken, Wechat üzerinden mesaj atıp pasaportumun yenilenmeyeceğini söylediler. Nedenini sorduğumda Çin’e karşı geldiğimi ve saçma iftiralar attı. Kendimin hangi ülkeye ait olduğumu bilmiyorum, ailemin durumundan haberim yok. 3.5 senedir ben ailemle 3 kere konuştum ve hepsi onların kontrol altındaydı, onlar zulmü gelip babama açıp benimle konuşturuyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Ne olacak? Ne diyorsunuz? Ne bekliyorsunuz? Ne istiyorsunuz?

Rabi Gül: Ailemi serbest bıraksın. Ben gerçekten o ülkenin vatandaşıysam, Çin gerçekten bir kanunlar ile yönetilen bir ülke ise böyle saçma iftiralar atacağına benim vatandaşlık hakkımı yerine getirsin, bana pasaportumu versin. Beni zorla kendilerine karşı zorluyorlar. Ben kimseye karşı gelmiyorum, ben hakkım olanı arıyorum, hakkım olanı istiyorum. Benim ailemin hiçbir suçu yok! Onların tek suçu beni yıllardır okutması ve arkamda devlete yararlı bir evlat olsun diye çok çaba gösterdiler. Onun dışında hiçbir suçu yok anne ve babamın.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Suçlama ne annenize?

Rabi Gül: Suçlama, hiçbir gerekçe yok. Bunlardan sordum, dediler ki: “Bazı şeyleri bizde bilemeyiz biraz bekle.” Dediler ve ailemle konuşmak istediğimi söylediğimde Korona Virüs’ten dolayı ailemle konuşamayacağımı dile getiren Çin Büyükelçiliği. Herkesin elinde telefon, istediği yere ulaşabiliyor ama benim telefonum aileme ulaşılamıyor!

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Allah yardımcınız olsun.

Tursuncan Ablet: 1 sene önce size başvurmuştum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Tursuncan Ablet de bize başvurmuştu, biz onun için de soru önergesi vermiştik, kendisi ile de görüşmüştük. Meclis’e de gelmişti ve ayrıntılı bir şekilde konuşmuştuk ve doktor kardeşi.

Tursuncan Ablet: Yüksek lisans okuyordu.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Yüksek lisans, doktor kardeşi, annesi, babası, kardeşi ne oldu izleyenlerimize bir daha anlatın Tursuncan Bey.

2017 Mayıs ayından başından beri babam ve annem ile iletişimim kesildi. 2018 Şubattan beri kız kardeşim ile iletişimim kesildi.

Tursuncan Ablet: 2017 Mayıs ayından başından beri babam ve annem ile iletişimim kesildi. 2018 Şubattan beri kız kardeşim ile iletişimim kesildi. Kız kardeşimin 2018 yaz aylarında net olarak hangi ay olarak bilmiyorum toplama kampına götürüldüğünü 1.5 sene geçtikten sonra öğrendim ve hemen medyalara bu durumu ailemin başına gelen bu haksızlıkları dile getirmeye başladım, hatta çok sağ olun sayın milletvekilime de o ilk anlarda da ulaşabildim ve orada derdimize derman oldular, teşekkür ederim buradan. Ondan sonra 1 seneden beri ben Çin Büyükelçiliği ile konsolosluğu ile iletişim halindeyim. Şu ana kadar bana net bir bilgi vermediler. Ben kendimin Türkiye’den bütün bilgileri gönderdim. 1 yıldan fazla olmasına rağmen herhangi bir net bilgi alamadım! Ancak şurada şöyle bir olay var; 2020’nin Mart ya da Nisan ayları olması lazım, o zamanlarda beni aramış Çin Başkonsolosluğu’ndan beni Doğu Türkistan’a götüreceğini, orada beni seyahat ettireceğini, oradaki Uygurlar’ın, Kazaklar’ın ne kadar mutlu yaşadığını göstereceğini söyledi ondan sonra ben onlara dedim: “Madem böyle; babam, annem, kız kardeşim ile ben Türkiye’de görüşeyim.” dedim sonrasında yine kayboldular. Şu ana kadar bana net cevap verilmemiş durumda.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Dışişleri Bakanlığı da bize cevap vermiyor maalesef bakanlıkların  bu noktada önemli bir ilgisizliği var ve hatta bazı geri gönderildiği iddia edilen kişiler için de biz soru soruyoruz, Kuwanhan Aimuzu isimli bir kişinin geri gönderildiği iddiaları var; Bakanlığa bunu sorduk bu konuda da bir cevap vermedi! Biz önemli bir ilgisizlik ile karşılaşıyoruz Türkiye iktidarı tarafından. Kardeşlerimizin durumu da bu! Bir doktor hanım, hiçbir suçu, günahı yok ama nerede ne oldukları belli değil. Toplama kampı mı? Hapishane mi? Bilemiyorsunuz değil mi? Net bir bilgi yok! Sağlık durumu hakkında bilgi yok! Yaşıyor mu? Yaşamıyor mu? Sağlığı nasıl bilginiz yok! Siz burada Niğde Üniversitesi’nde okuyordunuz değil mi? Hangi bölümdü?

Tursuncan Ablet: Avrasya araştırmaları.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Gündem etmeye devam edeceğiz Tursuncan kardeşim.

Tursuncan Ablet: Allah razı olsun sayın vekilim.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sizi dinleyelim.

Doğu Türkistan’da ki herhangi bir kamptaki işkence gören, zulme uğruyan herhangi bir Doğu Türkistan’lı adına buradayım.

Abdul Şükür: Doğu Türkistan’lıyım. 13 seneden beri memleketime dönemiyorum. Şu an bu elimdeki benim dostum olur. Doğu Türkistan’da ki herhangi bir kamptaki işkence gören, zulme uğruyan herhangi bir Doğu Türkistan’lı adına buradayım. Bu zulümleri tüm dünya artık duydu, bildi fakat üç maymunu oynuyorlar! Bir an evvel bu Doğu Türkistan’a yapılan bu zulüme herkes tek sesle dur demesini herkesten talep ediyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Zahir Abdullah.

Abdul Şükür: Bu arkadaşımız kendisi Uygur gençlerinin önde gidenidir. Doğu Türkistan’da ki tüm milletten üst tabakasının hepsini kamplara topladılar, bir milleti yok etmek için. Kimi zengin, kimi alim, kimi edebiyatçı, kimi mühendis herkesi topladılar! Bu fotoğraftaki arkadaşım da onlardan biridir!

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki Allah yardımcınız olsun, biz elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.

Abdul Şükür: Türkiye demokratik bir devlettir, Türkiye halkı herkes bu Çin’e karşı ses vermeli. Hükümeti  sıkıştırmalı, hükümet Çin’i sıkıştırmalı. Bundan başka çare yok! Türkiye halkının bilinçli olmasını rica ederim.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: İktidarın yaptığını yeterli görüyor musunuz?

Abdul Şükür: Hayır.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Nasıl buluyorsunuz?

İktidar hükümet olarak sessiz kaldı, çok sessiz kaldı. Aynı Filistin’e yaptığı gibi, Mısır’a yaptığı gibi, İhvan’lara yaptığı gibi bize de aynı desteği vermeli!

Abdul Şükür: İktidar hükümet olarak sessiz kaldı, çok sessiz kaldı. Aynı Filistin’e yaptığı gibi, Mısır’a yaptığı gibi, İhvan’lara yaptığı gibi bize de aynı desteği vermeli! Biliyorsunuz Doğu Türkistan’a Cumhurbaşkanı ilk kez Çin’e giderken Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’ye gitti; Pekin’e değil direkt Urumçi’ye gitti. Biz anladık ki Türkiye hükümeti Doğu Türkistan’ı devlet olarak tanıyor, bizde öyle anlaşıldı çünkü bir devlet başkanı, bir devlete giderken başkente gitmesi gerekiyor değil mi? Ama 2009’da Pekin’e değil Urumçi’ye gitti bizi çok duygulandırdı. Orada Urumçi Üniversitesi’nde dedi ki: “Biz dindaşız, biz soydaşız, kardeşiz.” Dedi, o dediği sözünün arkasında durmasını istiyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki 2019’da gittiğinde Pekin’e mi Urumçi’ye mi gitti?

Abdul Şükür: Pekin’e gitti.

2009 ile 2019 arasında bir politika değişikliği hissettiniz, değerli izlenler ben konuyu yakından takip ediyorum. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 2019 Temmuz’unda Çin’e gittiğinde ilk önce Pekin’i ziyaret etti ve ardından Doğu Türkistan için, Uygur kardeşlerimiz için tatminkâr cümleler kurmadı!

Ömer Faruk Gergerlioğlu: 2009 ile 2019 arasında bir politika değişikliği hissettiniz, değerli izlenler ben konuyu yakından takip ediyorum. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 2019 Temmuz’unda Çin’e gittiğinde ilk önce Pekin’i ziyaret etti ve ardından Doğu Türkistan için, Uygur kardeşlerimiz için tatminkar cümleler kurmadı! Kendisine sorulduğu zaman: “Bir Türk heyeti Çin’e gidecek ve orada sorunlu bölgelerde araştırmalar yapacak.” Dendi ama ben konuyu takip ediyorum; 1.5 yıl oldu herhangi bir Türk heyeti Çin’e gidip sorunlu bölgelerde araştırma yapmadı. Biz bunu Meclis’te de Dışişleri Bakanlığı’na soruyoruz bize geçiştirici cevaplar veriyorlar: “Pandemi çıktı o yüzden gidemedik.” Pandemi Mart’ta çıkmıştı, Temmuz’da Erdoğan Çin’e gitmişti; Temmuz ile Mart arası Türkiye iktidarı ne yapıyordu? Bu sorunun cevabı yok. Siz de görüyorsunuz. Maalesef bu konuda bir adım atılmış değil! İktidar Çin’in yapmış olduğu bu zulümlere maalesef sessiz kalıyor! İktisadi, siyasi, sosyal ilişkiler karşılığında bir sessizlik görüyoruz. Biz bunu Meclis’te de sık sık gündem ediyoruz. Bize MHP Grup Başkanvekili Erhan Akçay diyor ki: “Ne yapalım Çin’e savaş mı açalım?” biz kimseye savaş aç demiyoruz, biz diyoruz ki: “Çin ile diplomatik ilişkileri kısın, ticareti kısın, siyaseti kısın, bir takım yaptırımlar uygulayın. Çin devleti gibi soykırımcı bir devletten uzaklaşın.” Diyoruz. Bunlar mutlaka sonuç aldırıcıdır. Dünya devletleri de bunu yapıyor, diplomatik basamaklar halinde Çin’e bir takım tepkiler ortaya koyuyorlar, gösteriyorlar. Maalesef iktidar bunu yapmıyor. Siz değil mi? Ne diyorsunuz?

Abdul Şükür: Çin dünyaya egemen olmak için Türkiye’ye ihtiyacı var, muhtaçtır. İpek yolu projesinde Türkiye üzerinden gitmekten başka bir yolu yoktur. Bu yüzden bunu avantaj olarak Türkiye hükümetinin bunu kullanmasını istiyoruz. Bu yolu kullanarak Çin’e baskı yapmasını istiyoruz. Türkiye Çin’e muhtaç değil, Çin Türkiye’ye muhtaç.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bu önemli bir cümle. “Türkiye Çin’e muhtaç değil, Çin Türkiye’ye muhtaç.” Diyorsunuz ama hani iktidar da diyor ki: “Çin büyük bir ülke, bizim Avrupa ile ilişkilerimiz zayıfladı, Çin’e biraz muhtacız.” onunla 50 Milyar $’lık bir ticaret anlaşması yaptılar ve bunu devam ettirmek istiyorlar. Siz de diyorsunuz ki üniversitede yüksek lisanstı değil mi? Yüksek lisans çalışmaları yapan bir kardeşimiz olarak Orta Asya çalışmaları yapan bir kardeşimiz olarak aslında Çin Türkiye’ye muhtaç diyorsunuz biraz daha açabilir misiniz bunu?

Abdul Şükür: Herkes biliyor Çin dünyaya hakim olmak istiyor. Tüm dünya ticaretini ele geçirmek istiyor, zaten ele geçirdi. Bu yolu devam ettirmek isterse Türkiye’nin gitmekten başka bir yolu yoktur. Bu yüzden bu yola devam etmek istiyorsa Türkiye’ye mutlaka ihtiyacı var! Ondan bu yolda engellemesi gerekiyor. Türkiye Çin ile yollarını kapatsın, hemen bu zulümleri durdurmaya başlar çünkü bunu para olmadan yapamaz. Para olmadan yapamaz, bu kampları para olmadan yapamaz. Siz de biliyorsunuz İHH’nın Genel Başkanı Bülent abi 2018’de bir açıklama yaptı. Doğu Türkistan yürüyüşünde, önce Siyonistleri durdurmamız gerekiyor demişti ben de anlayamamıştım. Arkasında Siyonistlerin olduğunu son anda anladım. Dünya Bankası Çin’e 3,4 Milyar borç vermiş kampların yapılması için onlar yardım etmiş. Amerika’yı sıradışı ederek Çin’i dünyanın egemeni etmek istiyorlar. Bu yol yine Türkiye’den geçiyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Türkiye bu noktada diyorsunuz etkili bir tavır gösterse Çin devleti bu zulme devam edemez diyorsunuz. Bunu çok net olarak söylüyorsunuz. Bunu da izleyenlerimiz duysun, bu çok önemli bir iddia, iktidar kendisini çok muhtaç görüyor, hatta az evvel bahsettiğimiz gibi biz Çin’e yönelik bir takım eylemler yapılması gerektiğini söylediğimizde biz Çin’e muhtacız anlamında cümleler kuruyorlar, bunlar kabul edilecek şeyler değil! Bu siyasetin bitirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Peki teşekkür ederiz. İlave edeceğiniz bir husus var mı?

Abdul Şükür: Allah razı olsun.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sizi tanıyalım.

Benim amcam kendisi de bir iş adamı onun mahkemesiz, yargısız 20 senelik hapis cezasına çarptırıldığını öğrendik. Dedemiz 92 yaşında ve 2017 senesinde tutuklandığını öğrendik

Şemsiye: İstanbul’da bir üniversite öğrencisiyim. Bende burada suçsuz tutaklanan akrabalarım için buradayım. Onların hakkını arıyorum. 1. Fotoğraftaki benim babam tek suçu Elican Mahmut beni eğitime göndermesi ve ona para göndermesi tek suçu bu nitelendirilerek şu anda toplama kampında. 2017 senesinde toplama kampına götürüldü, 3 seneden fazladır orada esir. 2. Fotoğraftaki benim amcam kendisi de bir iş adamı onun mahkemesiz, yargısız 20 senelik hapis cezasına çarptırıldığını öğrendik. Dedemiz 92 yaşında ve 2017 senesinde tutuklandığını öğrendik, eğitim kampı diyorlar, biz onlara eğitim veriyoruz diyorlar. İnsanları o şekilde tutuyorlar, şunu soruyorum: 92 yaşındaki bir dedemizin hangi eğitime ihtiyacı var? Benim babamın ne eğitime ihtiyacı var? Kendisi başarılı bir iş adamı. Ne eğitime ihtiyacı var? Çalışıp para kazanmaya da ihtiyacı yok.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Eğitimden kasıt asimile etmek, Çin’lileştirmek herhalde değil mi? Türklükten uzaklaştırmak, dinden uzaklaştırmak.

500 bin Uygur çocuğu şu an çocuk toplama kamplarında asimile edilerek inançsız olarak yetiştiriliyor.

Şemsiye: 500 bin Uygur çocuğu şu an çocuk toplama kamplarında asimile edilerek inançsız olarak yetiştiriliyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: 500 bin çocuk. Annesinden babasından ayrı.

Şemsiye: Evet, çocuk toplama kamplarında asimile edilerek o şekilde büyütülüyorlar ve bu da bizim diğer ablamızın tutuklanmış olan aile yakınlarının fotoğrafları. Ailesinden 5 kişi şu anda tutuklu. Gördüğünüz üzere polis memurları, çalışan kişiler. Babası 80 yaşında ve yine o şekilde tutuklandı. İnsanların yaşına bakmaksızın, eğitim durumlarına bakmaksızın o şekilde tutukluyorlar, tamamen soykırım gibi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Sizi tanıyalım.

Bu benim kardeşim Abdullah, 10 senelik hapis cezasına çarptırıldı, suç olarak kur-an okudu diye 10 senelik hapis cezası aldı

Abdurrahman: İstanbul Üniversitesi öğrencisiyim. 2016’da gelmiştim. Bugüne kadar hiçbir şekilde ailem ile irtibata geçemedim. Sesini bile duyamadım. Bu benim kardeşim Abdullah, 10 senelik hapis cezasına çarptırıldı, suç olarak kur-an okudu diye 10 senelik hapis cezası aldı, şu ana kadar Çin hapishanesinde. Şu benim amcam; 2015’de 11 senelik hapis cezası aldı. Mahkemesiz, kayıtsız aldı. Bu oğlu 4 senedir kayıp.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Çin’in kamplarda tuttuğu Uygur Türkleri BBC’ye konuştu sistematik tecavüz ve işkence vardı. Ne diyorsunuz bu konuda sizin açıklamalarınız nedir? Sizi tanıyalım.

Abdusselam: Arkadaşlarımızın suçsuz olduğunu düşünüyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Sizi tanıyalım?

Abdullah: Tepkimizi göstermek için geldik.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sizin yakınlarınızdan hapiste olan var mı?

Abdullah: Abim var. Eşleri. 2 abim, 2 eşi, çocukları.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Burada ne iş yapıyorsunuz?

Abdullah: Emlak işi yapıyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Türk vatandaşı mı oldunuz?

Abdullah: Evet.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Kaç yıldır?

Abdullah: 6 yıldır.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sizi tanıyalım.

Uygur Mağdur 1: Ankara Üniversitesi’ndeyim. Türkiye’ye geleli 3.5 sene oldu. Şu an bu konu devam ediyor. Bu ülkede bulunan arkadaşlarımız, akrabalarımız. Ben de Türkiye’ye geldiğimde babam, annem, amcalarım hiçbirinden haber alamıyorum. 4 sene oldu. 2017 yıl başından başlayarak, 4 senedir hiç haber alamadım. Hiç kimse benimle konuşmuyor, ben de konuşamıyorum, ulaşma imkanı bulamadım.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Çin’e de gidemiyorsunuz. Burada kaldınız böyle.

Uygur Mağdur 1: Maksadım okumaktı. Eğitimimi devam ettiriyorum, Ankara Üniversitesi’nde.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Hiçbir gerekçe söylenmiyor, sadece nerede olduğunu da bilmiyorsunuz.

Uygur Mağdur 1: Nerede olduğunu bilmiyorum. Kısacası hayatta mı? Ya da hayatlarını kaybettiler mi onu da bilemiyoruz.

Bizim amacımız sadece ölenlere Fatiha okumak değil yaşayanları yaşatmaktır.

Eylem Sözcüsü Açıklama: Bugün Çin’in Büyükelçiliği’nde ki aile nöbetimizin 3. Günü. Bugün aynı zamanda bizim için çok acı verici bir gün. 5 Şubat 1997’de sadece bizim gibi, sadece insan haklarını talep eden gençler ve halkımız Doğu Türkistan’ın Gulca şehrinde biz yürüyüşte bulunmuştuk. Çin bundan evvel ne yapmıştı? Neden böyle bir yürüyüş oldu? Çin bundan önce 90’lı yıllarda Doğu Türkistan’da fuhuşu, uyuşturucuyu kontrol etmiş gibi yapsa da gençlerimizi fuhuşa ve uyuşturucuya alet etmek için çalışmalar yapmıştı ve biz bunca zorlukların içinde gençlerimizi kurtarabilmek için aramızdan gerçek insan sahibi olan insanlarımız çıkıp bunlara insanlığı öğretmişti ve meşrep diye bir kültürümüz var. Bu kültürümüz de gençlerimizi bu felaketten, uyuşturucudan, kumardan ve fuhuştan engellemek için bir takım çalışmalar yaptı ve bunda çok başarılı oldular ve 1997’ye geldiğinde Çin bu fuhuşlara, kumarlara ve uyuşturuculara el altından destek veren Çin bu sefer bizim kendimize gelmesine rahat olamadılar ve sadece insanca haklarını, hukuklarını talep eden gençlerimizi, halklarımızı 5 Şubat haritadan bakarsanız kışın soğuğu – 20 derecedir. – 20 derecede bizim kardeşlerimizi feci bir şekilde katletti ve bu 5 Şubat Gulca Katliamı olarak tarihe yazılmış durumda, dolayısıyla bu şehitlerimizin yüzü suyu hürmetine 10 saniye saygı duruşunda bulunacağız, mekanları cennet olsun. Allah rahmet eylesin ve Firdevs cennetine koysun. Bu bizim haklı davamız, hiçbir şekilde Çin’in dediği gibi hiçbir şekilde Çin hükümetine, Çin Komünist Partisi’ne inanmayın. Çin Komünist Partisi bizi radikallikle, 2001’de terör kelimesi çıktıktan sonra bizi terörle suçluyor. Bu kadar olumsuzluklara rağmen insanlığımızı korumaya, onların kötü şeylere alışmamaya çalışıyoruz ve şu anda gördüğünüz gibi sadece ailelerimizi kurtarmaya çalışıyoruz. Artık şehit vermek değil, toplama kampındaki milyonlarca insanları kurtarmaya çalışıyoruz. Bizim amacımız sadece ölenlere fatiha okumak değil yaşayanları yaşatmaktır. Biz Uygurlar güçlüyüz, biz Uygur Türkleri, Kazak ve Kırgız Türkleri Doğu Türkistan’da yaşayan Türkler olarak güçlüyüz hiçbir zaman senin alçakça politikalırına boyun eğmedik. Sen ne yaptın? Sert bir şekilde soykırım yapıyorsun ama bil ki bütün dünyada Doğu Türkistan’lılar ölmedi, insanlık ölmedi, dolayısıyla küllerinden yeniden doğacak senin karşında haklarını ve onurlarını ellerine alarak bütün dünyada şerefi ile yaşayacaktır.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sizi tanıyalım.

Amcalarımın da kızları var, çocukları var onlardan da haber alamıyoruz.

Şerafet hanım: Amcalarım oluyor, babaannem vefat etti 2 sene oluyor. Nasıl neden öldüğünü bilmiyoruz. Bu bizim temel haklarımız, görüşebilmek, sesini duyabilmek, gidebilmek. Kendi haklarımız, insanlık adına herhangi bir şekilde zulüm var tamam. Doğu Türkistan’ı onlar işgal etti tamam ama bizim görüşebilmemiz gerekiyor. Amcalarımdan haber yok, hapse mi atıldı, nazi kamplarına mı götürüldü. Amcalarımın da kızları var, çocukları var onlardan da haber alamıyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Düşünceleriniz duygularınız haliniz nasıl? Sanırım baya bir sıkıntı durumu var.

Babaannem vefat etti hiçbir şekilde helallik isteyemedik, babam kaç yıldır görmedi annesini, yüzünü bile göremedi.

Şerafet hanım: Bu zulmün bir an önce durdurulmasını istiyoruz. Hiçbir şekilde görüşemiyoruz. Biz onları görmek istiyoruz. Bu benim temel hakkım insanlık adına. Babaannem vefat etti hiçbir şekilde helallik isteyemedik, babam kaç yıldır görmedi annesini, yüzünü bile göremedi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sizi tanıyalım.

Abdulsamet: 6 senedir Türkiye’deyim. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Siyaset ve Uluslarası İlişkiler mezunuyum, şimdi yüksek lisans devam ediyorum. Aynı zamanda Ankara’da Doğu Türkistan Derneği yöneticisi olarak davamızı kamuya duyurmaya çalışıyoruz.

Bazı STK’larda duyarlılık var ama yeterli değil. Kamuoyu da, Türk kardeşlerimiz, soydaşlarımızın bizim yanımızda olmasını çok istiyoruz ama bakıyoruz ki yeterince değil. Bizi desteklemiyorlar.

Abdulsamet: Bazı STK’larda duyarlılık var ama yeterli değil. Kamuoyu da, Türk kardeşlerimiz, soydaşlarımızın bizim yanımızda olmasını çok istiyoruz ama bakıyoruz ki yeterince değil. Bizi desteklemiyorlar.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Yeterli duyarlılık yok.

Abdulsamet: Kamuoyu bu yalandır gerçek midir? Diyor. Gerçek olmasa biz niye burada duralım. Ailemiz nerede? Babaannemiz nerede? Bunu kimden sorarız? Abim nerede onun haberini alamıyorum. 2 hafta önce babaannem şehit edildi. Annemin sesini duyamıyorum. Babaannem kampta şehit edilmiş. Çin çıkıp gelsin yöneticiler, kim olursa gelsin bize anlatsın.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: İstanbul’da da gayret ettiniz bir sonuç çıkmadı, şimdi Ankara’dasınız.

Abdulsamet: Her yerde devam ediyoruz. Bizim İstanbul’da da var, Ankara’da, Türkiye’de illerde sivil toplum, dernek, vakıflar üzerinden elimizden geleni yapmaya çalışıyorduk. Maraş’ta tüm sivil toplum kuruluşlarına sesimizi duyurmuştuk. Ankara’da daha etkili faaliyet yapmayı düşünüyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Siyasetçi olarak elimizden geleni yapacağız. Zaten ben Meclis’te elimden geleni yapıyorum. Meclis’te birçok Türkistan’ın sorunlarını gündem ediyoruz. Bizim için çok büyük bir insani sorun.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sizi tanıyalım.

Annem 68 yaşındaydı, 22 senedir göremiyorum. Geçen sene Nisan ayında kampta şehit edilerek cesedi verildi.

Mirkamil Kaşgarlı: TRT’de muhabirim, gazeteciyim. Uygurca yayın yapıyorum. Annem 68 yaşındaydı, 22 senedir göremiyorum. Geçen sene Nisan ayında kampta şehit edilerek cesedi verildi. Ben bunu Çin Büyükelçiliği’nin katıldığı toplantılara gittim ve direkt sordum annemin suçu ne? Diye. Şehit etmişsin, cesedini vermişsin, tüm kardeşlerimi kampa kapattıktan sonra cenazesi için bir kardeşimi bırakmışsın cevap vermedi. Medyaya yansıdı benim sorum, haberler yapıldı. Şu ana kadar bunlardan hiçbir haber yok. Benim 6 kardeşim kampta. 6 kardeşimin 15 tane çocuğu var, 6 kardeşimin hiçbirinden haber alamıyorum. 15 çocuğundan da haber alamıyorum. Annemi kampta kapattılar cesedi verdiler. Kardeşlerimden büyük kardeşime 3 günlük izin vermişler cenazesi için, gömmesi için. Diğerlerinden hiçbir haber yok.

Abdulsamet: Çocuk kampında onları eğitiliyorlar. Önce anne babayı kampa götürüyorlar, çocuklar da kampa götürülüyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Onları Çin’lileştiriliyorlar anlaşılan, asimilasyon var. Türkçe konuşmak yasak. Dini ibadetler konusun?

Abdulsamet: Söz etmek mümkün değil. Esselamü Aleyküm kelimesini bile rahatça konuşamıyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Esselamü Aleyküm demek terör kelimesi. Bırak namazı, orucu, haccı, zekâtı.

En saçması daha önce içki içip de daha sonra içkiyi bırakan kişi bu radikalizmi belirti olarak görüyor. Hükümet araştırıyor daha önce içiyordu niye bıraktı demek ki radikalizmi belirgin. Sigarayı bıraktığınız zaman radikalizm.

Mirkamil Kaşgarlı: Bunu sadece biz söylemiyoruz, Çin’in beyaz kitabı yayınlanıyor her sene. 2018 yayınlanan beyaz kitabında açık şekilde yazıyor. 40 çeşit terör belirtisi ve radikalizm belirtisi diye. En saçması daha önce içki içip de daha sonra içkiyi bırakan kişi bu radikalizmi belirti olarak görüyor. Hükümet araştırıyor daha önce içiyordu niye bıraktı demek ki radikalizmi belirgin. Sigarayı bıraktığınız zaman radikalizm. Beyaz kitapta yazıyor 40 çeşit buradaki Resmi Gazete gibi oranın resmi gazetesi. Kanunlar yayınlanan. 40 çeşit yazıyor.

Ben Çin Büyükelçiliği yetkilileri ben Çin’in Uygur kardeşlerimize yaptığı zulmü dile getirdiğimde size yanlış bilgi geliyor, siz yanıltılıyorsunuz, biz Uygurlara karşı çok iyi davranıyoruz dediler. Biz de kendilerine toplama kamplarındaki zindanlardaki Uygur bilim insanlarının isimlerini verdik, o halde bunlar niye zindanlarda dedik.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Ben Çin Büyükelçiliği yetkilileri ben Çin’in Uygur kardeşlerimize yaptığı zulmü dile getirdiğimde size yanlış bilgi geliyor, siz yanıltılıyorsunuz, biz Uygurlara karşı çok iyi davranıyoruz dediler. Biz de kendilerine toplama kamplarındaki zindanlardaki Uygur bilim insanlarının isimlerini verdik, o halde bunlar niye zindanlarda dedik. Kendileri de bize: “ İşte bunlar radikaldir, şucu, bucu. Biz o yüzden tutuyoruz yoksa normal Uygurlara bir şey yapmayız.” Dediler. Ben de kendilerine daha ayrıntılı isimler sundum, seküler insanlar bunlar, radikal insanlar değil deyince cevap veremediler. İki kez ayrı olarak onlara raporlar sunduk. İnsan hakları kuruluşlarının raporlarını sunduk tatminkar cevap alamadım ben.

Abdulsamet: Bizim ailemiz nerede? Türkiye’de normal ikamet ediyorum bunda suç ne?

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bir de ben Çin Büyükelçilik yetkililerine şunu sordum cevap alamadım. Bir özel takip sistemi varmış sanırım, sizi elektronik bir şekilde sistem varmış, çip gibi sistemle takip ediyorlarmış, insan hakları kuruluşu da raporladı nedir bu takip sistemi?

Bütün telefonlarda saklanan casus programları ile sizin günlük faaliyetleriniz, tuvalete ne zaman gittiniz, yemek yediğiniz, attığınız mesajlar her şeyin bilgileri Urumçi Bölgesel Yönetim’deki sisteme düşüyor.

Mirkamil Kaşgarlı: Bir merkezden yönetme uygulaması. Bu uygulamanın merkezi Urumçi’de Komünist Partisi’nin bölgesel bir birimi olarak çalışıyor. Bu bir nevi dijital mahkemedir. Burada bütün telefonlarda saklanan casus programları ile sizin günlük faaliyetleriniz, tuvalete ne zaman gittiniz, yemek yediğiniz, attığınız mesajlar her şeyin bilgileri Urumçi Bölgesel Yönetim’deki sisteme düşüyor. O bilgileri topluyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bilgilerle izliyor, merkeze alıyor.

Mirkamil Kaşgarlı: Bu bir uygulama ilk kez Doğu Türkistan’da 2015’te denenmeye başladı. Bu denenen sistemde bütün bilgiler toplanıyor, oraya aktarılıyor. Sizin 100-200 senelik aile geçmişiniz. Ailenizde kimler daha dindar gibi bilgiler oraya akıyor, bu sistem onu analiz ederek, sizin gelecek on yılda neler yapabileceğiniz konusunda bir tahminde bulunuyor. Diyor ki bu kişi gelecek 10 kişi içerisinde belki bir suç işleyebilir çünkü ailesi durumu bu, şöyle bir radikal faaliyette bulunabilir diyor ve işaretliyor, şu kişiler ideolojik beyin yıkamaya tabi tutulabilir diye hüküm diye veriyor. Şu kişilerin hepsi gönderilmeli diye hüküm veriyor. Liste her ay güncelleniyor tutuklu listesi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Milyonlarca kişiyi etkiliyor yani.

Mirkamil Kaşgarlı: Ev ev basıp tutukluyor, kimisinin beynini yıkıyor bunu da bir bilgisayar belirliyor. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir dijital sistem. Doğu Türkistan’da 5 yıldır var. Polisler bile bilmiyor. Liste geldi öyle tutukluyoruz diyor. Polis kendisi de bilmiyor.

Çin, Suriye’ye dünya hiçbir şey yapamadı bana ne yapabilir diyor. Açık açık ihlalleri yapıyor.

Mirkamil Kaşgarlı: Hissetmiyor. Kibirleniyor. Özellikle Suriye’de ki Beşar Esad’ın şu ana kadar yıkılmamış olmaması, Beşar Esad’ın yaptığı katliamlar daha da güçleniyor. Suriye’ye dünya hiçbir şey yapamadı bana ne yapabilir diyor. Açık açık yapıyor. Bir sürü uluslararası kuruluşlar orada bağımsız bir kuruluş yapmak istedi kimse gidemedi. Dünya Sağlık Örgütü’nden giden heyet.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: İnsan hakları kuruluşları giremiyor.

Mirkamil Kaşgarlı: Dünyada hiçbir yabancı medyanın temsilciliği bulunmayan tek yer Doğu Türkistan.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Çin’in diğer bölgelerinde var ama Doğu Türkistan’da mı yok.

İletişim çağında Doğu Türkistan’lılar yurt dışında kimse ile iletişim kuramıyor.

Mirkamil Kaşgarlı: Neden Doğu Türkistan’da kimsenin medya açılmasına izin verilmiyor? 4 senede Çin Doğu Türkistan’da internet, telefon iletişimi kesti? İletişim çağında Doğu Türkistan’lılar yurt dışında kimse ile iletişim kuramıyor. Neyi gizledi? Neden bunu yapıyor? Bunu sorduğumuzda elçilik diyor ki: “İletişime geçmek isteyenler bizimle görüşsün. İletişime geçsinler.” Dünyanın hangi ülkesinde bu var? Bir insan kendi akrabası ile görüşmek isterse niye elçilik ile görüşsün? Dünyada benzeri olmayan bir uygulama!

İhsan: Amerika Birleşik Devletleri Çin’in Uygurlara yaptığı baskı politikalarını sömürü olarak niteledi. Siz HDP milletvekili olarak TBMM İHİK üyesi olarak bu nitelemeyi nasıl buluyorsunuz? İnsan hakları konusunda bu tanımlamaya Türkiye açısından böyle bir tanımlaması var mı?

Biz Çin’in Uygur Türkü kardeşlerimize yaptığı uygulamaları soykırım olarak niteliyoruz. Bu nitelemelere katılıyoruz, parti olarak da Uygur Türkü kardeşlerimizin haklarına son derece hassasız. Bu konuda TBMM’de ki oylamalarda Uygur kardeşlerimizin hakları için oylar veriyoruz

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Biz Çin’in Uygur Türkü kardeşlerimize yaptığı uygulamaları soykırım olarak niteliyoruz. Bu nitelemelere katılıyoruz, parti olarak da Uygur Türkü kardeşlerimizin haklarına son derece hassasız. Bu konuda TBMM’de ki oylamalarda Uygur kardeşlerimizin hakları için oylar veriyoruz, bu konuda araştırma önergelerini teklif ediyoruz ve bu konuda ayrıntılı görüşmeler yapmamız gerektiğini söylüyoruz. İktidarın bu konuda zayıf ve duyarsız kaldığını düşünüyoruz ve iktidarı da bu noktada sık sık eleştiriyoruz. Eleştirilerimize devam ediyoruz ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’na defalarca yazılı ve sözlü olarak sorular sormama rağmen tatminkar cevaplar alamadım. Parti olarak da soruyoruz tatminkâr cevaplar alamıyoruz.

Türkiye demokrasiden uzaklaşıyor, AB’den uzaklaşıyor ve Çin’e yaklaşma ihtiyacı hissediyor bundan dolayı da çok rahat bir şekilde Uygur kardeşlerimizi satabiliyor. Biz bunu çok üzüntüyle izliyoruz.

Türkiye ile Çin devleti arasındaki ilişkilerde siyasetin, ticaretin ağırlık bastığını görüyoruz ve Uygur kardeşlerimizin şikayetlerinin iktidar tarafından duyulmadığını, duyulsa da gerekenin yapılmadığını görüyoruz. Bundan son derece rahatsızız çünkü Türkiye demokrasiden uzaklaşıyor, AB’den uzaklaşıyor ve Çin’e yaklaşma ihtiyacı hissediyor bundan dolayı da çok rahat bir şekilde Uygur kardeşlerimizi satabiliyor. Biz bunu çok üzüntüyle izliyoruz. Ben Türkiye-Çin politikasını yakından izleyen bir insanım yıllardır ne oluyor ne bitiyor görüyorum. Temmuz 2019 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan Çin’e gitti ve Pekin’i ziyaret etti Doğu Türkistan’da ki zulüm hakkında tatminkar cümleler kurmadı. Sıkıştırılınca: “Türkiye’den bir heyet gidecek, Çin’de Doğu Türkistan’da gerekli bölgelerde incelemeler yapılacak.” Dendi. Aradan 1.5 yıl geçti herhangi bir heyet de gitmedi. Bu ne demek? İktidar Çin ile arayı bozmak istemiyor. İktidar Çin ile ticaretini bozmak istemiyor. İktidar Çin ile olan siyasetini güçlü ilişkilerini bozmak istemiyor ve geçiştiriyor. Uygur kardeşlerimiz burada Çin Büyükelçiliği önünde 3 gündür bekliyor ve bir cevap alamıyorlar. Dışişleri Bakanlığı Çin’i sıkıştırmıyor. Ben İstanbul’da ki Çin Başkonsolosluğu önündeki Uygur kardeşlerimize de gitmiştim ve orada da 20 güne yakın süren eylem sonrası dilekçeleri alınmıştı ama herhangi bir işlem yapılmamıştı. Bunlar ne demek? Türkiye Çin ilişkileri Uygur kardeşlerimizi hesaba katmadan yürütülüyor demek anlamına geliyor. Çin’de Türkiye’nin baskısından rahatsız olmuyor anlamına geliyor. Ben açıkçası bunun böyle olmaması gerektiğini düşünüyorum, etkili bir Türkiye politikasının Çin devletini geri adım attıracağını düşünüyorum. Meclis’te yaptığım eleştiriler sonrasında verdiğim yazılı soru önergeleri sonrasında, sosyal medyada Çin’e yönelik eleştirilerim sonrasında Çin Büyükelçiliği’nden 2 kez yetkililer beni ziyaret etti. İlk ziyaretlerinde ben Doğu Türkistan’da ki zulmü ayrıntılarıyla anlattım. Bilgiler, belgeler sundum, insan hakları raporları sundum. 2 saate yakın bir konuşmamız oldu, tartışmamız oldu. Cevap bekledim, tatminkar bir cevap gelmedi, ardından tekrar bir ziyarette bulundular, o ziyarette de yine benim Doğu Türkistan konusunda yanlış bilgiler ile hareket ettiğimi söylediler ben de onlara yeni raporlar sundum. O raporlara da cevap veremediler. Bu çok net ve daha sonra şu ana kadar temasımız olmadı ama Çin Devleti Halkların Demokratik Partisi olarak benim bir milletvekili olarak gündeme getirdiğim hususlardan anlaşılan son derece rahatsız olmuş ve bize karşı cevaplar yetiştirmeye çalıştı ama nafile bizim sorduğumuz sorulara bile cevap veremedi!

İhsan: TBMM’de ki Türkiye’nin Çin’in Uygurlara yaptığı etnik soykırım olarak tanımasına ilişkin bir söylenti, girişim söz konusu mu?

AK Parti-MHP Cumhur İttifakı Türkiye’nin Çin ile olan eleştirilerimiz karşısında suskun kalıyor, hep susuyor, geçiştirici cümlelerle cevap veriyor, tatminkâr cümleler vermiyor ve Çin ile Türkiye arasında ‘Suçluların İadesi Anlaşması’ imzalandı biliyorsunuz

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Şu anda iktidar partisi AK Parti-MHP Cumhur İttifakı Türkiye’nin Çin ile olan eleştirilerimiz karşısında suskun kalıyor, hep susuyor, geçiştirici cümlelerle cevap veriyor, tatminkar cümleler vermiyor ve Çin ile Türkiye arasında ‘Suçluların İadesi Anlaşması’ imzalandı biliyorsunuz, bu Çin Meclisi tarafından onaylandı, Türkiye Meclisi tarafından da sanırım onaylanacak çünkü AK Parti MHP Cumhur İttifakı’nın Çin ile çok güçlü ilişkileri var. Biz eğer bu anlaşma meclise gelirse buna karşı çıkacağız ve Çin’in soykırım yaptığına dair söylemleri iktidar partisinin çok kullanmadığını görüyoruz, biz muhalefet olarak görüyoruz, eleştiriler yapıyoruz, önergeler yapıyoruz AK Parti MHP İttifakı Çin ile olan ilişkiler konusunda araştırma önergelerine hayır oyu veriyor. Bu inanılmaz bir durum ve hani iktidarın iç yüzünü de gösteren bir durum. TBMM’de gereken bir tepki olsa, çok yüksek bir ses çıksa Çin’in Uygur Türkleri’ne karşı bu denli insanlık dışı soykırım muamelelerini yapamayacağını düşünüyoruz. Bizim hem haber ajanslarından öğrendiğimiz bilgiler, insan hakları raporlarından öğrendiğimiz bilgiler, geçtiğimiz gün BBC’den yapılan haberden öğrendiğimiz bilgilere göre toplama kamplarında tecavüz, işkence ve diğer insanlık suçları işleniyor, insanlar hukuk dışı bir şekilde cezaevlerine atılıyor ve bu bir soykırım boyutuna gelmiş durumda bu konuda da maalesef gereken açıklamalar yapılmıyor. Türkiye’nin baskısının hafifliği hissediliyor.

İhsan: Teşekkür ediyorum efendim. Destek verdiğiniz için de teşekkür ederim.

Çocukluğumdan beridir Doğu Türkistan Davasını hep destekledim! desteğimiz devam ediyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Ben her zaman destek veriyorum. Meclis’te 2.5 yıldır sürekli veriyorum, çocukluğumuzdan beri bu noktada desteğimiz devam ediyor. Sadece siyasetle alakalı değil büyük bir insan hakları sorunu olarak görüyoruz.