Fatih Erbakan Saadet Partisini mahkemeye verdi. Babasından miras kalan Balgat parti binasını icra memurları ile boşalttırdı. Aslında bu kavga görünürde Erbakan ile Saadet Parti'si arasında gibi görünsede perde arkası iyi izlenirse bu kavganın AKP ile Saadet arasında olduğu görülecektir.

Denklem çok basit.

1. Dünya Savaşı Arşidük Ferdinand’ın Saraybosna’daki bir köprüde öldürülmesi ile başlamıştı. Seçim günü AKP'li milletvekili yakınları tarafından, Malatya'da iki Saadet Partili' nin öldürülmesi ile SAADET - AKP savaşı iyice alevlenmeye başladı. Bu savaş artık barışı olmayan sadece ateşkesi olan bir savaştır.

AKP İstanbul Ankara gibi büyük şehirleri kaybetme nedenlerinden birini de SAADET PARTİSİ olarak görmekte. Akp elindeki yargı gücünü kullanarak, Erbakan'ın eliyle SAADET'e faturayı kesti. Artık tüm gururunu kaybeden yargının gücünü, kendi çıkarlarına alet etme senaryosunu, ortağı BAHÇELİ'yi Meral Akşener'in elinden alırken de izlemiştik.

AKP içinde, kardeş kardeşe bunu yapamaz ifadeleri kulislerde çalkalanıyor. Ama benim izlenimim Erdoğan herkese her şeyi yapar. Geri dönüp bakıldığı zaman yola çıktığı herkesi, kullanıp atmıştır. Yumuşak g ile normal g nin şapkalarını çocukluğundan beri karıştıran Binali Yıldırım hariç. Kızan şoförün yolcuyu otobüsten indirmesinin elbette, otobüs firmasına kısa ve uzun vadede zararı kaçınılmazdır. Peki Erdoğan'ın otobüsten indirdiği yolcuların AKP firmasına zararı oldu mu?

AKP bu seçimde:

1)Saadet Partisinin

2)Fetö'cülerin

3)Kürt vatandaşların oyunu ütemedi.

Bu üç gruptan birinin dahi oyunu almış olsaydı, Sayın Erdoğan iç siyaset arenasında bu kadar mücadele etmeyecekti. Bütün gücünü ekonominin düze çıkarılması için kullanacaktı. Erdoğan muhafazakar oyların artık KEKLİK olmadığını ve Kürt oyların da kolay lokma olmadığını görmeli.

Saadet PARTİSİ tabanının CHP 'ye oy vereceğini Sayın Erdoğan kestiremedi. Ama şunu öngörmeliydi. Camide Kur'an okuyan İmamoğlu'na muhafazakar kesim oy verirken hiç de vicdan meselesi yapmadı. Kaçan bu oyları hiç olmazsa AKP Saadet tabanından tekrar ütebilir mi?

Bu saatten sonra AKP ile Saadet Partisi'nin aynı çizgide hareket etmesi olanaksız. Eğer Erdoğan Toy Fatih Erbakan' dan bile ümit bekliyorsa oldukça zor ve karmaşık bir denklemin içinde demektir. Zannederim Erdoğan gördüğü her tekeyi sağmaya çalışacak. Ama bu tekelerden süt çıkmasının imkansız olduğunu, zorlama siyasetle süt yerine akan bir damla suyun AKP'ye hayat olamayacağını görmesi pekte uzak değil. Erdoğan'ın siyasetteki yaşam biçimi AKP'yi belirsizliğe sürüklemeye devam edecektir.

Seçimlerdeki belirsizlik Erdoğan'a zaman kazandırsa da, problemlerin artmasına ve kamuoyu nezdinde yıpranmasına sebeb oluyor. Bu belirsizlik ekonomiye şimdiden dengesizlik olarak yansımıştır. Dolar tırmanışına geçti. Halk ekonomik krizin cebine yansıma alçılarını endişe içinde takip ediyor. Daralan piyasada üretemeyen işveren çaresizliği, işsizliği tetiklemiştir. Her geçen gün fakirleyen halk gece yarısı yapılan zamları gün ışığıyla karşılamaktadır.

Benzin 7tl oldu.

Elektrik %37 oranında artışı gördü.

İlaç %25 zamlandı.

Sigara yakmak için çakmağa gerek yok.

Zamlarla eteş alıyor.

Gıdada en az %20 fiyat artışı oldu.

Bu artışları tetikleyen politikalardan uzaklaşmak gerekirken tam tersine ekonomiye risk üreten S400 ve F-35 ikilemi çıkmazın içinde.

Bu kadar sıkıntının arasında FATİH ERBAKAN AKP'ye çare olabilir mi?

Erdoğan, Fatih Erbakan'ın kuracağı partinin ülke veya kendi problemlerine çözüm üretemeyeceğini kendisi de biliyor. Suya düşenin yılana sarılması gibi, yanlış politikalarının neticesinde güç kaybına uğrayan Erdoğan olurunu düşünmeden ne bulursa sarılıyor. Bu sarılma, sürekli savrulmalar yaşayan Fatih Erbakan'ı biraz daha zengin etmekten öteye gidemez.

ÇAREYİ DOĞRU YERDE, DOĞRU İNSANLA ARAMAK LAZIM...