15 Temmuz’un ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında Hükûmet tarafından çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) Hava Kuvvetlerinden yüzlerce harbe hazır pilot ihraç edildi. KHK’lar dışında, ayrıca çok sayıda pilot Milli Savunma Bakanının kararıyla Hava Kuvvetlerinden ihraç edildi, ancak bu ihraçlar medyaya yansımadı. OHAL sona erdikten sonra da, ihraçlar, açığa alma, tutuklama şeklinde devam etti. Bunların dışında çok sayıda kıdemli pilot baskı altına alınarak emekli olmaya zorlandı ve bu yöntemle TSK’dan tasfiye edildi.

Neticede 15 Temmuz öncesinde yaklaşık 1500 askeri pilotu o la n Hava Kuvvetlerinin bünyesinde, sonradan hava yollarından getirilenlerle birlikte yaklaşık 300-350 civarında pilot kaldı. Bu pilotlardan Hava Kuvvetleri envanterindeki yaklaşık 300 savaş uçağını harbe hazır seviyede uçurabileceklerin sayısı ise muhtemelen 100’ün altında. Bu durum Türk Hava Kuvvetlerinin büyük bir askeri harekât ya da savaş durumunda uçaklarının %60-70’ini istese de kullanmayacağı, kalan % 30’unu ise kısıtlı olarak kullanabileceği anlamına geliyor.

Bu duruma havada yakıt ikmali uçaklarında, havadan ihbar kontrol uçaklarında, ulaştırma uçaklarında ve helikopterlerde yaşanacak personel problemlerini de ilave etmek gerekiyor. Daha açık ifade etmek gerekirse, 1967 Arap-İsrail Savaşının daha ilk saatlerinde, savaş uçaklarının büyük çoğunluğu İsrail Hava Kuvvetleri tarafından yerde yakalanarak vurulan ve bunun sonucunda, havadan gelen saldırılara karşı ülke toprakları büyük oranda savunmasız kalan, kara harekâtını yapamaz duruma gelerek savaşı kaybeden Mısır’ın durumunun bir benzerini, Türkiye şu anda, daha savaşa girmeden yaşıyor.

Türkiye’nin havada savunmasız kaldığı gerçeği açık olarak görülüyor. Bu yazıda pilotların durumu incelenmekle birlikte, ihraçlardan ciddi oranda etkilenen diğer sınıflardaki personel açığını da dikkate almak gerekiyor. Hava Kuvvetlerinde iyi yetişmiş radar, füze, uçaksavar sınıfı personel de savaşın sonucuna direkt etki ediyor. Muhabere, istihbarat, lojistik, istihkâm, ikmal, levazım, arama kurtarma gibi birçok sınıfta görev yapan, iyi yetişmiş, profesyonel personel olmadan savaşın planlanması ve sürdürülmesi mümkün olamıyor.  

Yapısı gereği ancak yetişmiş insan gücüyle harekât icra edebilen bir gücün insan kaynağının çok yönlü olarak kurutulması durumun vehametini daha da artıyor. Türkiye’nin savunmasını, hatta ülke olarak bekasını ilgilendiren bu kritik durumu Hükûmet başlangıçta kabul etmek istemedi. Yandaş medya, konuyu dile getiren az sayıda duyarlı insanı vatan hainliğiyle suçladı.

Aradan geçen zaman içinde, Hükûmet, önce KHK’larla daha sonra ilave düzenlemelerle bu önemli eksikliği gidermenin yollarını aradı ve zımnen de olsa durumun vehametini kabul etmiş oldu. Bu kapsamda, önceden Hava Kuvvetlerinden ayrılan ve hava yollarında uçan pilotların belirli bir süre geriye dönerek uçmaları şartı getirildi. Yıllar önce seçimini sivil pilotluktan yana yapmış, hava yollarındaki meslek ve hayat şartlar ına alışmış pilotların geriye dönüşe direnç gösterecekleri bilindiğinden, dönmeyenlerin pilot sertifikalarının iptal edileceği ve hava yollarında uçmalarına izin verilmeyeceği yasal mevzuatla düzenlendi.

İnsanlar tehditle ve zorlamayla dönmeye zorlandı. Bunun yanı sıra Hava Kuvvetlerindeki kritik pilot açığının daha da büyümesini engellemek için geride kalan pilotların mecburi hizmet süreleri peyderpey artırıldı. Önce 10 yıldan 15 yıla çıkarılan süre geçtiğimiz haftalarda 21 yıla çıkarıldı. Hava yollarından zorlamayla döndürülen pilotların sayısı çok da fazla değil. F-16 gibi bir savaş uçağında tekrar harbe hazır olabilmeleri için yaklaşık bir yıllık süre gerekiyor. Bu süre içerinde harekâta veya savaşa katılamıyorlar. Zorla getirilenler birçok handikap yaşıyorlar.

Öncelikle alıştıkları hayat tarzından zorla koparılmaları sonucu kendilerini psikolojik baskı altında hissediyorlar. Yaşları, rütbeleri ve konumları askeri hiyerarşide problemlere yol açıyor. Bu kişilerin bir kısmı kendilerini sözleşmeli gibi gördüklerinden belirli görevleri kabul etmiyor, istemedikleri zaman uçmuyorlar. Bu durum haliyle personel arasından sürtüşmelere yol açıyor.

Zorla döndürülenler,alış tıkları hava yolları hayatından sonra, zor ve sıkı disiplin altındaki bir hayata geçişin sıkıntılarını yaşıyorlar. Bu kişilerin sosyal medyada yaptıkları paylaşımlarda kullandıkları fotoğraflar, askeri disiplin altındaki hayata tekrar intibak konusunda büyük problemler yaşadıklarını ortaya koyuyor. Diğer yandan hava yollarında çok yüksek maaşlar alıyorken zorla geri döndürülenler mağduriyet yaşamasınlar diye, bu kişilerin Hava Kuvvetlerinde alacakları maaşları özel olarak birkaç katına çıkarıldı. Ancak Hava Kuvvetlerinden hiç ayrılmamış pilotların maaşlarında aynı yükseltme yapılmadı, sadece kısmi iyileştirmelerle yetinildi. Bu durum aynı mesai ortamında bulunan ve aynı hizmet yılına sahip, o ana kadar ayrılmamış olanlarla ayrılarak geri dönmek zorunda kalmış pilotlar arasında maaş uçurumunun ortaya çıkmasına sebep oldu.

Bu yüzden bünyeden ayrılmamış pilotlar, geri dönenlere yapılan ayrımcılığa tepki duyuyorlar. Personel arasındaki huzursuzluk günbegün artıyor. Öte yandan mecburi hizmet süresinin 21 yıla çıkarılması, ayrılmamış olanları bünyede tutmaya yarayabilecek olsa da, Hava Kuvvetlerinde kalıp ta kariyer yapmayı istemeyen, mecburi hizmet süresinden so nra ayr ılmayı düşünen pilotların bünyede zorla tutulmasının da mahzurları var.

Mecburi hizmet süresinin uzatılması, bu kişilerin çoğu tarafından cezalandırılma gibi algılandı. Hava Harp Okulundan 23-24 yaşlarında mezun olup kıtaya çıkan bir pilotun 21 yıl hizmet süresinden sonra yaşı 44-45’i buluyor. Bu yaştan sonra dışarıda, hava yollarında yeni bir başlangıç yaparak kariyer sahibi olmak oldukça zorlaşıyor. Bir taraftan ücretler konusundaki uçurum, diğer taraftan mecburi hizmet süresinin artırılması huzursuzluğun giderek artmasına sebep oluyor.

Bunların yanı sıra Hava Harp Okulundan yeni mezun subaylara pilotaj eğitimleri verilerek pilot sayısı artırılmaya çalışıyor. Ancak bir savaş pilotunun tam harbe hazırlık seviyesine kadar yükseltilmesi için en az üç yıl kadar süre gerekiyor. Dahası Hava Harp Okulundan ve yeni mezun teğmenlerden ihraç edilenlerin sayısı da oldukça fazla. Bu durum pilotaj eğitimi verilebilecek subay sayısını kısıtlıyor. Ayrıca pilotaj eğitimi verecek öğretmen pilotların da çoğu ihraç edildiğinden bu eğitimde de problemler yaşanıyor. Alınan tedbirlerin ne şimdi ne de önümüzdeki yıllarda yeterli pilot sayısına ulaşılması için yeterli olmayacağı aşikâr .