Sosyal medya şirketlerinin son zamanlardaki insanlar üzerinde etkinliği giderek artmaya başladı. Bazı uygulamalar insanlara yeni şartlar sunup, zorla kabule ettirmeye çalıştı.

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Erdal Tanas Karagöl,  sosyal medyadaki dengelere dikkat çekerek siyasetten, ekonomiye birçok alana yön verdiğini yazdı.

Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl’ün, “Dünya markalarının elindeki güç” başlıklı yazısı şöyle;

“Bugün dünyanın ilk 100 şirketinin toplam marka değeri 5 trilyon dolara ulaşmış bulunmakta. Karşılaştırma yapacak olursak, bu 100 markanın toplam değerinin, dünyanın en büyük ekonomilerinden olan Japonya’nın GSYH’sinden daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.
En büyük şirketlerin teknoloji şirketleri olduğunu ifade etmekte de fayda var.
İlk sıralarda yer alan teknoloji ve sosyal medya şirketlerinin dünya ekonomisine, siyasetine, toplumsal değerlere, yaşam biçimlerine ve birçok alanlarda ülkelere yön verdiğini görüyoruz.
Özellikle tekelci hale gelen sosyal medya şirketlerinin sahip oldukları gücü göstermesi açısından,  ABD Başkanı  Donald Trump'ın tüm sosyal medya hesaplarının bloke edilmesi çok önemli bir örnek teşkil ediyor.
Bu durum siyasetin üzerinde bir gücü ifade ediyor.
Özellikle sosyal medya şirketlerinin bu kadar güçlü olduğu göz ardı edilmeden, gelecekte alacakları olası kararları ve hayata geçirecekleri uygulamaları da göz önünde bulundurarak Türkiye’nin yeni platformlar geliştirmesi gerekiyor.
Whatsapp tarafından açıklanan yeni veri paylaşım kararı bu açıdan önemli. Bu şirketin Türkiye’nin de olduğu ülkelerde hayata geçireceği yeni kararlar müşterilerini yeni platformlar aramaya itecektir.
Bu da piyasada önemli bir potansiyelin oluşmasını sağlarken yeni platformların geliştirilmesi için de önemli fırsatlar sunmaktadır.


AR-GE HARCAMALARI, BÜYÜK MARKALARIN ORTAYA ÇIKMASINDA EN ÖNEMLİ İTİCİ GÜÇ


GSYH sıralamasına göre dünyanın en büyük ekonomileri olan ülkeler, dünyanın en büyük marklarına da sahip. Bu bir tesadüf değil elbette. Ülke ekonomilerinin büyüklüğü, ulaştıkları kişi başı gelir ve sahip oldukları büyük markalar bu ekonomilerde gerçekleşen Ar-Ge yatırımları, nitelikli işgücü ve yatırım ortamı ile birebir ilişkilidir.
Dünyanın en büyük markalarının ortaya çıktığı ABD, 21 trilyon dolar  GSYH’ya sahip. ABD sahip olduğu 21 trilyon dolar GSYH’nin yaklaşık yüzde 2,7’sine denk bir miktarda Ar-Ge’ye her yıl kaynak ayırmakta. Bu da yıllık yaklaşık 500-600 milyar dolar bir Ar-Ge bütçesi anlamına geliyor.

ABD’nin Ar-Ge’ye bu kadar yüksek miktarda kaynak aktarması ile GSYH düzeyi arasında da tabi ki ilişki var. ABD tarafından ayrılan bu kaynağın miktarının, birçok ülkenin GSYH’sinden daha fazla olduğu da açık.
Gerçekleşen Ar-Ge harcamalarını yalnız kamu değil özel sektör de yapıyor. Başta kamu kaynakları ile yürütülen Ar-Ge faaliyetleri şimdi ise ağırlıklı olarak özel sektör finansmanı ile gerçekleştiriliyor.
GSYH’sı yüksek diğer ülkelere baktığımızda  Çin’in Ar-Ge harcamalarının GSYH içindeki payının yüzde 2,1, Japonya’nın yüzde 3,2, Almanya’nın 3,1 ve Güney Kore’nin ise yüzde 4,3 seviyelerinde olduğu görülüyor.
Ar-Ge harcamalarının büyüklüğü ile GSYH arasında birebir ilişki var. Dünyada en yüksek Ar-Ge harcaması yapan ülkeler ABD, Çin, Japonya ve Almanya iken bu ülkeler aynı zamanda dünyanın en büyük ekonomileri olarak da ilk dört sırayı paylaşıyorlar.
Bu kadar güçlü bir ilişki var.


TÜRKİYE NE DURUMDA?


Türkiye son yıllarda Ar-Ge harcamalarını artıran ama halen Ar-Ge harcamalarının GSYH içindeki payı yüzde 1 seviyelerinde olan bir ülke konumunda. Büyük markaların ortaya çıkması ve GSYH’nin daha yüksek seviyelere ulaşması için bu oranın daha da arttırılması artık zorunlu hale gelmiş durumda.
Bu nedenle Türkiye’de hem kamunun Ar-Ge’ye aktarılacak kaynak miktarını artırması hem de Ar-Ge ve Yenilik Ekosisteminin güçlenmesi için özel sektörün diğer ülkelerde olduğu gibi elini taşın altına koyması gerekiyor.”