BİLE BİLE AİLE

Bu milletin temel taşı ailedir.

Bunu herkes ifade eder. Etmesine eder de, icraatın başına geçenler bu konu üzerinde yeterince hassasiyet göstermezler.

Son 20 yıla baktığımızda aile kavramımız üzerinden adeta büyük yıkıcı dozerlerin geçirildiğini görürüz. Hem de ne yaptıklarını bile bile. Birkaç örnek vermemiz gerekirse:

Aileyi temelden sarsacak olan, toplumumuz tarafından asla hoş karşılanmayan zina fiili, Avrupa Birliği istedi diye suç olmaktan çıkarıldı. Bu büyük yanlışı Sayın Erdoğan da itiraf etti. Yanlış yaptık dedi. Buna rağmen bu yanlıştan asla dönmediler, düzeltmediler. Bu durumda aile konusunda bu büyük tahribatı bile bile yapmış oldukları sonucu çıkmaz mı?

Aile kavramına büyük zararlar veren “eşcinsellere ahlaksız ve lanetli işleri serbestçe icra edecekleri ortam ve şartları” bu iktidar verdi. Diyanet İşleri Başkanı bu konuda dinimizin hükümlerini ve bu lanetli fiil ve faillerin aileye verdiği zararları açık seçik ortaya koyup açıkladı. İktidar yetkilileri, özellikle Sayın Erdoğan Diyanet işleri Başkanı’na bu açıklamalarında tam destek verdi. Bu konuda öteden beri sivil toplum kuruluşları sokaklarda gösteri yaparak aile kurumunu korumaya çalışıyor. Gelin görün ki iktidar en ufak bir geri adım atmıyor, yaptığı büyük yanlışları düzeltme yoluna gitmediği gibi lanetli fiil ve failler bizzat Aile Bakanı ve ayrıca AKP Genel Başkan Yardımcıları tarafından korunup gözetiliyor. Demek ki aileyi bu şekilde bile bile tahribe devam ediyorlar.

Aile kurumuna büyük zararlar veren “toplumsal cinsiyet” kavramı ve bu kavramın içini doldurmak için yapılan düzenlemelere inatla devam ediliyor. Bu konuda AB’den gelen “teşvik” ve yardımların devam ettiğini duymayan var mı? Ama bu tahribat bile bile devam ettiriliyor.

Aile kurumuna dev tahribatlar yapan “İstanbul Sözleşmesi” ve buna bağlı olan 6284 ve benzeri kanunlar, bu tahribatlarına devam ediyor. Milletten gelen baskılar üzerine bu sözleşme Cumhurbaşkanı tarafından iptal edildi. Ama uygulama kanunları aile kurumunu mahvetmeye devam ediyor. Süresiz nafaka, evden haksız yere uzaklaştırma, delilsiz, asılsız iftiralarla hapislere tıkılan erkekler, yıllar önce erken evlendi diye hapislerde çürütülen gençler, perişan olan eşler ve çocukların feryatları karşılık bulmuyor. Mesela Cumhurbaşkanı ve onun atadığı danışman veya ombudsmanlar zaman zaman bu feryatlara hak verip, yanlış yaptıklarını itiraf etmek zorunda kalıyorlar.  Bütün bunlara rağmen ilgili bakan iftiharla “İstanbul Sözleşmesi kalktı ama 6284 sayılı kanun bu boşluğu dolduruyor. Bu kanunu uygulamaya devam ediyoruz” diye açıklıyor, kimse de başka bir açıklama yapmıyor, düzeltme emaresi göstermiyor. Feminizmin etkilerine dur diyen yok. Yani bile bile tahribatlar devam ettiriliyor. Boşanma oranları rekorlar kırarken evlilikleri hızla azalıyor.

Aile üzerinde tahribatları olan resmi kumarların, resmi fuhuş müesseselerinin tam gaz çalışması ve genişlemesi engellenmiyor. Bilakis devlet eliyle oynatılan kumarlar daha da çeşitlendirilip internet de araya sokularak çocuklara kadar indiriliyor.

Aile kurumu böylece silindirler altında ezilirken çıkıp “aileyi korumak için anayasanın 41. Maddesine ilaveler yapıp referanduma gitmek fikri ortaya atılıp hazırlıklar yapılıyor. TBMM’de çoğunluk dururken, Cumhurbaşkanı’na tanınan adeta sonsuz yetkiler varken aileyi kurtarmak için adım atılmıyor, anayasaya aileyi korumak için madde hazırlanıyor. Bunda bir gariplik yok mu? Sakın bu “başörtüsünü anayasal güvenceye kavuşturmak” için gelen fırsatları heba ederek, istismara açık tutmak için yapılıyor olmasın?

Ne için yapılıyor olursa olsun, neticede AB istedi diye aile kurumu, milletin gözünün içine baka, yıkım çatırdılarını duya duya, bile bile tahrip ediliyor.

AB FONLARI

Yöneticiler aileyi kollamalı,

Herbiri olmalı bir paratöner.

Lakin birileri tercih eder malı,

AB’nin bitmez fonu; para döner!

Ekrem Şama