İnsan neslin devamı, neslin sağlıklı olabilmesi ve güçlü bir toplum için önce ‘aile’ kavramının toplumda yerleşmesi ve aileyi koruyucu, geliştirici ve yüceltici çalışmaların olması gerekir. Sağlıklı toplumun en temel değeri ailedir.

Güçlü, sağlam aileler ise sağlıklı ve iyi yetişmiş nesillerden meydana gelir.

Aileyi dağıtıcı ve nesli bozucu kötülüklerin başında kanaatsizlik, uyuştucu, zina, fuhşiyat ve sapkın hastalıkların yayılması geliyor.

Bunların mutlaka önüne geçilmesi gerekir.

Günümüzde Dünya nüfusunu azaltarak kontrol altına alıp kendilerine daha zengin bir dünya kalsın isteyen küresel güçlerin yuvalandığı Avrupa Birliği’nce bizden istenilen zina ve ahlaksızlıkların serbest edilerek meşru görülmesi, Cinsiyeti ve ahlakı ortadan kaldıran, sağlıklı neslin devamını engelleyen İstanbul Sözleşmesi'ne bağlı yasaların yanlışından bir an önce dönülmesi zorunludur.

Aileyi yıkıcı, sağlıklı neslin devamını engelleyici bu gibi tavırlara karşı toplumsal duyarlılığın artırılmasına yönelik çalışmaları hem iktidarın, hem muhalefetin hem de sivil toplum kuruluşlarının yapması gerekiyor. Genç nesli ifsat edici eğitim, yayın, program ve yanlış rol modellerin gençliği ne hale getirdiği ortadayken bu durumu kimse görmezden gelemez.

Gençlerimize tarihimizi, medeniyet birikimlerimizi aktaran gelecek için büyük hedefleri ideal edinme şevkini aşılayan toplumsal hareketler mutlaka desteklenmelidir.

Toplumda öncelik sağlamların korunması ve buna mukabil sağlıklı nesiller için fıtrata uygun (ahlaki değerlere haiz ve beceri kazandırma) eğitim; toprağı ve yeşili ile insanca yaşamın olduğu mekânlar; gelecek kaygısını ortadan kaldıracak imkânlar; koruyucu hekimlik; alternatif tıp ve de ilaç sektörüne pazar olmak değil tedavi olmak bilincinin yerleşmesi yönünde bakış açısı geliştirilmelidir.

Bunların bir planlama ve program dâhilinde hayata geçirilmesi için biran önce altyapı çalışmaları yapılarak başlanmalıdır.

Batıdan tercüme Kanun, Müfredat, kitap gibi araçlara dayanarak ve ne yazık ki, medeniyetimize ait Kadim Bilgi ve Tecrübelerimizi cehalet çöplüğüne atarak yetiştirilen, kendine ve bu topluma yabancı bir gençlikle karşı karşıya kalmış bulunmamız bizi tekrar kendi mefhumlarımıza dönmeyi mecbur kılıyor.